Yedi yaşlarımda ailemle tatile çıktığımı ve tabii ki çoğunu mayo ve şortla geçirdiğimi hatırlıyorum. Bu noktada diğer küçük kızların bacaklarında, kollarında ve sırtlarında çok fazla kıl olmadığını/hiç olmadığını fark ettim ve yaptım. Anneme farklı hissedeceğime dair endişemi dile getirmiştim ama onlar da tamamen tıraş olmak için çok genç olduğum konusunda hemfikirdiler. O sabah annem uzlaşmayı kabul etti ve saçlarımı kısmen keserek “yumuşatmak” için sakal için kullandığınız türden elektrikli tıraş makinesini aldı. Bu anı artık zihnimde açıkça görebiliyorum. Sonsuza dek sürdü, zavallı şey, ama saçlarım biraz daha az olsa bile kendim ve vücudum hakkında çok daha iyi hissettiğimi hatırlıyorum. 23 yaşıma kadar kollarımı tamamen tıraş etmedim çünkü buna hiç ihtiyaç duymadım. Ta ki bir fotoğraf çekimi için adamlarımdan birinin sette tıraş olması gerekinceye kadar. Tabii ki eve gittim ve diğerini de buna uyacak şekilde tıraş ettim. Belki bu daha iyidir, belki daha iyi görünürüm, belki bu daha kabul edilebilirdir fikri yavaş yavaş aklıma geldi. Şans eseri, genel olarak tıraş olmaktan nefret ediyorum, dolayısıyla bu yeni adım kesinlikle rutinimin düzenli bir parçası olmayacaktı. Ama daha da önemlisi, beni uyandırdı ve kollarımın tipik kadınlara göre daha kıllı olmasından hiç de utanmadığımı hatırlattı.