Four Seasons’ın İstanbul’da iki şubesi olmasına rağmen, 1996 yılında tarihi Sultanahmet semtinin kalbinde açılan şehirdeki ilk oteli gibisi yoktur: Ayasofya’dan, Osmanlı döneminden kalma Sultanahmet Camii’nden ve şehrin göz kamaştırıcı ihtişamından sadece birkaç adım uzaklıkta. Topkapı Sarayı. (2008 yılında, Boğaz’ın kıyısında, birçok restoran, spa kompleksi ve geniş bir açık havuz alanıyla birlikte, daha görkemli ikinci bir mülk açıldı.) Ancak mütevazı girişe girdiğinizde, kendinizi hissetmekten kendinizi alamazsınız. Yakındaki sokaklarda gezinen turist kalabalığından daha uzakta: Otel eski bir hapishanede yer alıyor ve yakın zamanda kapsamlı bir yenilemeden sonra yeniden açıldı. Sakinleştirici, toprak tonlu iç mekanlar, şehirde geçen uzun bir günün ardından bir merhem gibidir.
Kahvaltı yapabileceğiniz yemyeşil bir avluya dönüştürülen binanın ortasındaki eski hapishane avlusu için artı puanlar açık havada: Buradaki yemek seçenekleri genellikle birinci sınıftır; gün boyu modern Anadolu yemekleri sunan ana restoran Avlu (mücver kabaklı kekler veya odun ateşinde mükemmel şekilde kızartılmış peynir ve sucuk pideyi düşünün) veya – In- Kahvaltı veya ikindi çayı için kaliteli Fransız hamur işleri sunan ev pastanesi. Elbette, köpük masajı ve Boğaz’ın tuzlu suyunu yıkamak için saç temizliğini de içeren hamam ritüelleri konusunda uzmanlaşmış bir spa da var. Nihai avantaj mı? İki kardeş tesis arasında hem otobüs hem de tekneyle servis hizmeti verilmektedir; dolayısıyla hangisinde kalırsanız kalın, her iki dünyanın da en iyisine sahip olacağınızdan emin olabilirsiniz.