Alfred Hitchcock bir zamanlar Grace Kelly’yi “tepesi karla kaplı bir yanardağ” olarak adlandırmıştı. Prensese dönüşen sarışın aktris, sıcak buz kraliçesi klişesini ünlü bir şekilde temsil ediyordu: dışarıdan zarif, içeriden şehvetli; bazılarının erotik olarak tanımladığı bir ikilik. Alessandra Rich bunu “çekici bir paradoks” olarak görüyor ve Pre-Fall’da çalışmalarında yinelenen bir tema olan iyi ve yaramaz arasındaki ikilikle flört etti.
Gösterişli annesinin dolabını yağmalayan bir Lolita gibi, koleksiyonda yetişkin bir hava vardı. Simsiyah veya kırmızı kadifeden yapılmış abiye elbiseler önden şık görünürken arkadan derin, gür, şehvetli bir görünüm ortaya çıkarıyor; Çizgili hırkaların altından görünen fırfırlı dantel büstiyerler ve pek az eşleşen mini etekler; Lame tüvitten erkeksi kesim blazerler, 80’lerin turkuaz satenden bol dökümlü, dans pistine uygun kısa elbiselerinin üzerine atılmıştı. Sanki yıldız tozuyla kaplanmış gibi, sportif XL denim bluzlar gece neşesiyle parlıyordu.
Rich, bir tasarımcı olarak işinin, kadınların burjuva baskı katmanlarının altında gizlenen içlerindeki baştan çıkarıcı kadınları serbest bırakmalarına yardımcı olmak olduğuna inanıyor. Moda, özgürleşmenin ve kişinin farklı yönlerine yer açmanın bir aracıdır. Kızlar dünyevi hanımlar gibi, olgun kadınlar ise vahşi gençler gibi davranıyor; ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda Rich, damgalanmanın olmadığını söylüyor.